Hücre ve Hücre Elemanları - Fizyoloji ders notları

Hücre ve sitoplazma - Fizyoloji ders notları

İnsan vücudunun en küçük birimi hücredir. Hücreler kompleks yapıdadır ve insan vücudunda farklı tipte hücreler mevcuttur. İnsan vücudunda bulunan hücrelerin şekilleri fonksiyonuna göre değişiklik gösterebilir. 

Mikroskop Anton van Leeuwenhoek tarafından icat edilmiştir.

Hücrenin mikroskop altında ilk incelenmesi 17. Yüzyılda Robert Hooke tarafından yapılmıştır. Robert Hooke mikroskop altında bitki hücresini incelemiştir.

a. Prokaryot hücre

Prokaryot hücreler, basit yapıya sahip ve çekirdekleri olmayan organizmalardaki hücrelerdir. Prokaryotlar, bakteriler ve arkealar gibi mikroskobik organizmaları içerir. Prokaryot hücrelerin bazı özellikleri:

  • Çekireksiz Yapı: Prokaryot hücrelerin çekirdekleri yoktur. DNA, hücrenin sitoplazmasında bulunan bir bölge olan nükleoid adı verilen bir alanda bulunur. Nükleoid, kromozomların ve bazı genetik materyallerin bulunduğu bir bölgedir.
  • Organellerin Eksikliği: Prokaryot hücreler, çekirdek zarı, mitokondri, endoplazmik retikulum ve golgi kompleksi gibi karmaşık organelleri içermez. Bunun yerine, hücre zarı, sitoplazma ve ribozomlar gibi daha basit yapılar bulunur.
  • Ribozomlar: Ribozomlar, protein sentezini gerçekleştiren yapılar olarak prokaryot hücrelerde bulunur. Ribozomlar, sitoplazmada serbest olarak dolaşabilir veya nükleoid bölgeye bağlı olabilir.
  • Hücre Duvarı: Prokaryot hücrelerin çoğunda, hücre zarının dışında hücre duvarı bulunur. Hücre duvarı, hücrenin şeklini korur ve dış etkilere karşı koruma sağlar. Bakterilerde hücre duvarı peptidoglikan adı verilen özel bir polisakkarit tabakasından oluşurken, arkealarda farklı bileşikler içerebilir.
  • Kapsül ve Flagella: Bazı prokaryot hücrelerde, hücre zarının dışında ekstra yapılar bulunabilir. Kapsül, hücreyi çevreleyen sümüksü bir tabakadır ve koruma ve yapışma işlevi görür. Flagella, bazı prokaryotların hareket etmelerini sağlayan uzantılardır.
  • Tek Hücreli Organizmalar: Prokaryotlar genellikle tek hücreli organizmalardır. Ancak, bazı prokaryotlar koloni veya filamentöz yapılar oluşturabilirler.

Prokaryot hücreler, canlıların en basit ve en eski hücre formlarını temsil eder. Özellikle bakteriler, prokaryot hücrelere örnektir. Prokaryotlar, metabolizmaları, enerji üretimleri ve hücre bölünmeleri gibi temel işlevleri gerçekleştirirler. Ayrıca, bazı prokaryotlar, insan sağlığına etkileri veya endüstriyel kullanımları gibi alanlarda da önemli rol oynarlar.


b. Ökaryot Hücre

Ökaryot hücre çekirdek ve çekirdekçik içerir. DNA molekülü çekirdek içindedir. Mantarlar, bitkiler ve hayvanlar ökaryot hücreler grubundadır.


Yapısal özellikler

  1. Genetik bilgiler çekirdek içinde bulanan DNA molekülünde bulunur. 
  2. DNA’dan RNA üretilir ve protein sentezi gerçekleştirilir. Protein molekülleri ribozom organelinde üretilir.
  3. Tüm hücrelerde hücre zarı, organel ve hücre sitoplazması vardır.
  4. Hücre zarı seçici geçirgen özelliktedir.


c. Hücrenin fonksiyonel özellikleri

  1. Hücre kendi molekülünü sentez edebilir, kendi enerjisini üretebilir ve dış ortamdan madde alabilir.
  2. Sinir hücresi dışında bölünebilir veya çoğalabilirler.
  3. dış veya iç çevreden gelen uyarılara cevap verebilir.


Bazı kavramlar ve anlamaları

  • İntrasellüler: Hücre içi 
  • Ekstrasellüler: Hücre dışı 
  • İntersitisyal: Hücreler arası alan


d. Ökaryot hücre kısımları

  1. hücre zarı
  2. sitoplazma ve organeller
  3. çekirdek


Hücre zarı 

Hücre zarı hücreyi dağılmaktan korur, hücre içini dış ortandan ve diğer hücrelerden ayırır ve hücreye şekil verir.

Hücre zarı reseptörleri ile tepkime başlatabilir.

Hücre zarındaki enzimler metabolik tepkimeyi düzenler.

Hücre zarındaki transmembran proteinleri ile hücreleri birbirine bağlar.


a. Hücre zarından geçen maddeler

  1. Besin maddeleri ve atık maddeler. 
  2. Hücreye gelen sinyal molekülleri ve hücreden gönderilen sinyal molekülleri. 
  3. Su molekülleri ve bazı iyonlar.


Hücre zarı iki katlı yapıdadır ve fosfolipid içerir. Fosfolipit molekülerinin baş kısmı suyu sever( hidrofilik ) yapıdayken , fosfolipidlerin kuyruk kısmı suyu sevmeyen yapıdadır ( hidrofobik.)

Baş kısım polar yapıdayken kuyruk kısım apolar yapıdadır.

Hayvan hücrelerinde baş ve kuyruk kısım aralarında kolesterol maddesini bulunur. Kolesterol maddesinin hayvan hücresine sağladığı yararlar;

  1. hücre zarına desteklik sağlar.
  2. hücre zarının daha akıcı yapıda olmasını sağlar.
  3. yağda çözünen maddelerin zardan geçişini hızlandırır.

Hücre zarı katı yapıda değildir ve vizköz sıvı şeklindedir bu özelliğinden dolayı akıcı mozaik zar modeli denir. 

Hücre zarı seçici geçirgen özelliklidir.

Hücre zarının yapısında periferal ve integral proteinler bulunur. İntegral protein zara gömülüdür. Periferal protein ise bir kısmı zar içinde bulunur.

Hücre zarı dışında bulunan proteinlere karbonhidratlar bağlanır. Hücre yüzeyi karbonhidrat tabaka ile kaplıdır. Bu tabakaya glikokaliks adı verilir.

Hücre zarındaki lipid moleküllerine karbonhidrat bağlanması ile glikolipid yapısı oluşur.

Glikolipid ve glikoprotein glikokaliks yapısını oluşturur. Bu yapı hücrenin kimliğini oluşturur ve antijenik özellik sağlar.

 

b. Hücre zarından madde geçişleri        

  


1-Pasif taşıma ( basit difüzyon)

  • Maddenin çok yoğun olduğu ortamdan az yoğun olduğu ortama doğru hareketidir. Basit difüzyon olayında enerji molekülü olan ATP harcanmaz.
  • Hipertonik ortam : Çok yoğun ortam olarak adlandırılır. Çözünmüş madde sayısı fazladır.
  • Hipotonik ortam: Az yoğun ortam olarak adlandırılır. Çözünmüş madde sayısı az su oranı fazladır.
  • İzotonik ortam: İç ortam ile diş ortam arasındaki madde yoğunluğunun birbirine eşit olmasıdır. Vücudumuzda hücre içi sıvı ile hücre dışı sıvı aynı ozmotik basınca sahiptir buna izotonik ortam denir.
  • Hücre zarından pasif difüzyon ile, yüklü moleküller (iyonlar) veya yüksüz büyük moleküller (glikoz) diffüzyon ile geçemezler.
  • Hücre zarından su ,yağda eriyen ve yağı çözen maddeler kolayca geçer. 


Difüzyon hızı kavramı

  • Yüksek ısı olan ortamda difüzyon düşük ısılı ortama göre daha hızlıdır.
  • Küçük moleküller büyük moleküllere göre daha hızlı geçerler.
  • Zar sayısı arttıkça difüzyon hızı artar.
  • Zar kalınlığı arttıkça difüzyon hızı azalır.
  • Gaz molekülleri zardan daha hızlı geçerler.

Diyaliz: Bazı moleküllerin seçici zardan geçirilmesi olayına diyaliz denir. Suda eriyen maddeler bu zardan geçerken büyük maddeler zardan geçemezler. Bu yöntem böbrek hastalarına uygulanır . Yapay böbrek kullanımına hemodiyaliz denir.

Osmoz: Suyun difüzyonu olarak adlandırılır. Osmozda çözeltiden birinin hacmi artarken diğerinin hacmi azalır. Bir çözeltide suyun yarattığı basınca ozmotik basınç denir.


2-Kolaylaştırılmış difüzyon

Çok yoğundan az yoğuna doğrudur ve enerji molekülü ATP harcanmaz ( basit difüzyon ile ortak özelliği )

Pasif diffüzyondan farklı olarak yağda erimeyen moleküller taşıyıcı proteinler aracılığı ile taşınır.  

Aktif taşıma ile ortak özelliği taşıyıcı proteinler kullanılmasıdır.


3-Aktif taşıma

Maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama doğru hareketidir. Enerji kullanılarak gerçekleşir. Aktif taşımada taşıyıcı proteinler görev alır.

Zar dışındaki madde taşıyıcı proteinin özel bölgesine bağlandığı zaman taşıyıcı protein şekil değişikliğine uğrar ve zarı hücre içine aktarır. Aktif transport olayları bu şekilde gerçekleşir.

  • Sodyum potasyum pompası: sinir ve kas hücresinde yaygındır.
  • Kalsiyum pompası: kalsiyumun sarkaplazmik retikuluma geri alınmasını sağlar.
  • Sodyum bağımlı kotransport: şeker ve aminoasit taşınmasını sağlar.
  • Hidrojen bağımlı kotransport: şekerin taşınmasını sağlar.

Büyük moleküllerin hücre zarından geçişleri

1-Endositoz: 

Büyük moleküllerin hücre içine alınmasıdır. Fagasitoz ve pinositoz ile gerçekleşir.

Fagasitoz: Büyük besin maddeleri veya bakterileri yemesidir. Hücre zarı uzantıları madde etrafını sarar ve onu içine alır. Daha sonra hücre içinde lizozomlar ile o maddeyi sindirir. Akyuvarın faaliyetleri bu şekilde gerçekleşir.

Pinositoz: Hücre dışındaki sıvı maddeleri küçük parçacıklar halinde içmesidir. Sıvı içinde çözünmüş maddeler var ise pinositoz yoluyla hücre içine alınmış olurlar.

2-Ekzositoz: 

Hücre içindeki büyük maddelerin hücre dışına atılması olayıdır.

 

Ligand ve endositoz ilişkisi

Hücre dışında bulunan büyük maddelerin hücre içine alınmasında reseptör görev alır. Düşük moleküllü lipoprotein-LDL bu yöntem ile hücre içine alınır.

  1. Hücre dışındaki madde resptöre bağlanır ve ligand adını alır.
  2. Reseptör bağlanınca hücre zarı endositoza uğrar.

Hücrede zar içeren yapılar

  1. Çekirdek
  2. Endoplazmik retikulum
  3. Golgi
  4. Lizozom
  5. Peroksizom
  6. Mitekondri
  7. Plazmalemma

Sitoplazma ve organeller

Hücre sitoplazması değişik hacimlerde bulunur ve içerisinde organeller ve partiküller bulunur. Sitoplazmanın berrak yapıdaki sıvısına sitozol denir. Sitozolde elektrolitler, proteinler, glikoz ve eser miktarda lipid bileşikleri içerir.


a. Sitozol içerisindeki organeller

  1. Ribozom 
  2. endoplazmik retikulum
  3. golgi 
  4. lizozom
  5. perkosizom 
  6. mitekondri
  7. silia ve flagella

Ribozom 

  • Ribozom zarsız organeldir ve protein sentezi yapılır. DNA molekülünden elde edilen RNA ile ribozomda protein üretimi gerçekleşir. Hücrede çok fazla sayıda ribozom bulunur. 
  • Çekirdekçikte üretilen rRNA’lar sitoplazmada sentezlenen ribozomal proteinlerle çekirdekçikte biraraya gelir.
  • Ribozom hücre içinde serbest yapıda veya endoplazmik retikuluma bağlı halde bulunur.

ribozomda protein sentezi aşamaları

protein sentezini anlamadan önce RNA tiplerini inceleyelim. işte bilien 5 RNA tipi şunlardır;

  1. Messenger RNA (mRNA)
    • Görevi: Protein sentezi sırasında DNA'dan genetik bilgiyi ribozoma taşımak.
    • İşlevi: mRNA, hücre çekirdeğinde oluşturulan bir kopya olarak başlar ve bu kopya, ribozomlar tarafından okunarak amino asit sıralamasını belirler. Bu nedenle mRNA, protein sentezi sürecinin şablonu olarak görev yapar.
  2. Transfer RNA (tRNA)
    • Görevi: Amino asitleri ribozoma taşıyarak protein sentezinde kullanılabilir hale getirmek.
    • İşlevi: Her tRNA molekülü, belirli bir amino asiti taşır ve antikodon adı verilen bir bölgeye sahiptir. Bu antikodon, mRNA üzerindeki kodonlarla eşleşir ve böylece doğru amino asitin eklenmesini sağlar.
  3. Ribosomal RNA (rRNA)
    • Görevi: Ribozomların yapısal bileşenlerini oluşturmak ve protein sentezi reaksiyonlarını katalize etmek
    • İşlevi: rRNA, ribozomların temel yapı taşlarıdır. Ribozomlar, mRNA'yı ve tRNA'ları bir araya getirerek protein sentezini gerçekleştirir. rRNA'lar, bu işlemde ribozomal RNA enzim aktivitesini de içerir.
  4. MicroRNA (miRNA)
    • Görevi: Gen ifadesini düzenlemek, özellikle genlerin çeviri (translasyon) veya transkriptasyon (transkripsiyon) süreçlerini baskılamak.
    • İşlevi: miRNA'lar, mRNA'ların özgül bölgelerine bağlanır ve bunların çevirisini veya transkriptini düzenler. Bu şekilde, hücredeki gen ifadesi ve protein üretimi üzerinde etkili olurlar.
  5. Small Nuclear RNA (snRNA)
    • Görevi: Öncelikli olarak nükleer içindeki işlemlerde yer almak ve RNA düzenleme (splice) olaylarını kontrol etmek.
    • İşlevi: snRNA'lar, özellikle pre-mRNA'nın splicing (düzenleme) süreçlerinde önemli bir rol oynarlar. Bu süreç, hücrede farklı proteinlerin üretilmesini sağlar.
Bu RNA tipleri, hücresel işlevlerin düzenlenmesi ve protein sentezi gibi temel biyolojik süreçlerde önemli roller üstlenirler. Her birinin özgül görevleri, hücrenin işleyişini ve genetik bilginin kullanılmasını düzenlemeye yardımcı olur.


protein sentezi aşamaları:
  1. mRNA'nın Hazırlanması: Protein sentezi, bir DNA şablonunun bir RNA molekülüne (mRNA) kopyalanması (transkripsiyon) ile başlar. Bu işlem, RNA polimeraz adı verilen bir enzim tarafından gerçekleştirilir. Transkript sonucu elde edilen mRNA, hücre çekirdeğinden sitoplazmaya taşınır.
  2. Başlangıç Kodonunun Tanımlanması: mRNA'nın ribozoma bağlanmasıyla başlar. Protein sentezinin başlaması için ilk amino asidi belirleyen kodon (AUG - metionin) mRNA üzerinde tanımlanır. Bu kodon başlangıç kodonu olarak adlandırılır.
  3. Başlangıç Kompleksinin Oluşturulması: Ribozom, başlangıç kodonunu tanımladıktan sonra, küçük ribozomal alt birimi (40S) ile büyük ribozomal alt birimi (60S) birleşerek başlangıç kompleksi oluşturur. Başlangıç kompleksi, mRNA'nın doğru pozisyonuna getirilmesini sağlar.
  4. Amino asit Bağlanması: Protein sentezi, amino asitlerin ribozoma bağlanmasıyla devam eder. Her amino asit, belirli bir transfer RNA (tRNA) molekülü tarafından taşınır. tRNA, antikodon adı verilen bir bölgeye sahiptir ki bu bölge, mRNA üzerindeki kodonla eşleşir.
  5. Peptid Bağının Oluşturulması: Ribozom, mRNA üzerindeki kodonlar ile tRNA'ların antikodonları arasındaki eşleşmeyi sağlar. Bu eşleşme sonucu, amino asitler birbirine bağlanır ve bir polipeptit zinciri oluşturulur. Ribozom, mRNA üzerinde bir kodonu tanımlayıp amino asitleri bağladıktan sonra, mRNA'da bir kodon ilerler ve bir sonraki amino asit eklenir.
  6. Elongasyon: Bu süreç devam eder ve ribozom, mRNA boyunca kayarak yeni amino asitleri birleştirir. Her adımda bir kodon okunur ve bir amino asit eklenir.
  7. Terminasyon: Protein sentezi, ribozomun "dur" komutunu almasıyla sona erer. Dur komutunu tanımlayan özel bir kodon (UAA, UAG veya UGA) ribozom tarafından tanınır. Bu kodonlar, yeni amino asit eklenmesini engeller ve polipeptit zinciri serbest bırakılır.
  8. Proteinin Serbest Bırakılması: Polipeptit zinciri serbest bırakıldığında, ribozomlar mRNA'dan ayrılır ve başka proteinlerin sentezi için tekrar kullanılabilir hale gelir.

Bu adımlar, genel olarak ribozomlarda protein sentezinin nasıl gerçekleştiğini göstermektedir. Bu süreç oldukça hassas ve düzenlidir, çünkü doğru sıralama ve eşleşme proteinin doğru şekilde oluşturulmasını sağlar.

mRNA üzeride bulunan ve isimlendirilmiş kodlar:
  • AUG - Başlangıç kodonu (Metionin için)
  • UUU, UUC - Fenilalanin.
  • UUA, UUG, CUU, CUC, CUA, CUG - Lösin.
  • AUU, AUC, AUA - İzolösin.
  • AUG - Metionin (Başlangıç kodonu olarak da kullanılır).
  • GUU, GUC, GUA, GUG - Valin.
  • UCU, UCC, UCA, UCG, AGU, AGC - Serin.
  • CCU, CCC, CCA, CCG - Prolin.
  • ACU, ACC, ACA, ACG - Treonin.
  • GCU, GCC, GCA, GCG - Alanin.
  • UAU, UAC - Tirozin.
  • CAU, CAC - Histidin.
  • CAA, CAG - Glutamin.
  • AAU, AAC - Asparagin.
  • AAA, AAG - Lizin.
  • GAU, GAC - Aspartik asit.
  • GAA, GAG - Glutamik asit.
  • UGG - Triptofan.
  • CGU, CGC, CGA, CGG, AGA, AGG - Arginin.
  • UGU, UGC - Sistein.

Bu kodonlar, mRNA üzerinde genetik bilgiyi taşıyan üçlü nükleotid dizilerini temsil ederler ve her biri belirli bir amino asidi kodlar. Bu kodonlar, genetik materyalin çevrilmesi (translasyon) sırasında protein sentezinde kullanılırlar. Ayrıca, her kodon, belirli bir tRNA'nın bu kodonu tanımasına neden olan bir antikodon ile eşleşir. Bu şekilde, genetik bilgi proteinlerin doğru sıralamasını belirler.


insan vücudunda bulunan bazı proteinler;
  1. Hemoglobin:
    • Görevi: Oksijen taşıma.
    • İşlevi: Kan içinde bulunan hemoglobin, akciğerlerden oksijen alır ve vücudun diğer dokularına taşır.
  2. İnsülin:
    • Görevi: Kan şekerinin düzenlenmesi.
    • İşlevi: Pankreasta üretilen insülin, kan şekerini hücrelere alınabilir formda taşır ve böylece kan şekerinin seviyesini düzenler.
  3. Enzimler:
    • Görevi: Kimyasal reaksiyonları hızlandırmak ve düzenlemek.
    • İşlevi: Çeşitli enzimler, sindirim, enerji üretimi ve DNA onarımı gibi biyokimyasal reaksiyonları katalize eder.
  4. Antikorlar (İmmünoglobulinler):
    • Görevi: Bağışıklık sisteminin patojenlere karşı tepki vermesi.
    • İşlevi: Antikorlar, bakteri, virüs ve diğer yabancı maddelere karşı bağışıklık sistemini uyarır ve bu patojenleri yok etmek için yardımcı olur.
  5. Kollajen:
    • Görevi: Dokuların yapısal destek sağlamak.
    • İşlevi: Kollajen, kemikler, cilt, tendonlar ve bağ dokusu gibi birçok dokunun yapısal bileşeni olarak görev yapar.
  6. Keratin:
    • Görevi: Cilt ve saçın dayanıklılığını ve koruyucu işlevini artırmak.
    • İşlevi: Keratin, cilt, tırnaklar ve saçın yapısında bulunur ve bu dokuların sert ve dayanıklı olmasını sağlar.
  7. Aktin ve myozin:
    • Görevi: Kas kasılmasını sağlamak.
    • İşlevi: Myozin ve aktin, kas hücrelerinin kasılmasını ve gevşemesini kontrol eden proteinlerdir.
  8. Fibrinojen:
    • Görevi: Kan pıhtılaşmasını sağlamak.
    • İşlevi: Fibrinojen, kan damarlarındaki yaraları kapatan fibrin adı verilen bir maddeye dönüşerek kanamaları durdurur.
  9. Lipoproteinler:
    • Görevi: Yağların taşınmasını ve dengelenmesini sağlamak.
    • İşlevi: LDL (düşük yoğunluklu lipoprotein) ve HDL (yüksek yoğunluklu lipoprotein) gibi lipoproteinler, kolesterol ve diğer yağların taşınmasına yardımcı olur.
Bu, insan vücudundaki sadece birkaç önemli protein ve işlevini içeren bir örnek listesidir. Vücutta bulunan diğer birçok protein de benzer şekillerde önemli görevler üstlenir ve yaşamın sürdürülmesine katkıda bulunur.

Sentrozom

  • Sentrozom, hücre bölünmesinin düzenlenmesinde ve hücre organizasyonunda önemli bir rol oynayan bir organeldir. İki sentriyolden oluşan sentrozom, doğru hücre bölünmesinin gerçekleşmesi için mikrotübül organizasyonunu sağlar. Sentrozom hataları, genetik bozukluklar ve hastalıklara yol açabilen anormal hücre bölünmesine neden olabilir.
  • Sentrozom, sentriyoller ve perisentriyolar materyal (PCM) olarak adlandırılan çevresel bir matriksten oluşur. Sentriyoller, küçük silindirik yapılar olarak tanımlanır ve mikrotübüllerin organizasyonunu sağlar. Sentriyoller, birbirine dik olarak konumlanır ve hücre bölünmesi sırasında mikrotübül polimerizasyonu ve çekirdek bölünmesi gibi süreçlerde önemli bir rol oynar.
  • Sentrozomun başlıca görevi, hücre bölünmesinin doğru bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktır. Sentrozom, mikrotübül dizilerinin oluşumunu düzenleyerek mitotik ipliklerin oluşumunda önemli bir rol oynar. Bu, kromozomların doğru şekilde ayrılmasını ve hücrenin bölünmesini sağlar.


Endoplazmik retikulum

  • Endoplazmik retikulum maddelerin taşınması için kanal ve sentezlenen maddeler için depo görevi görürken hücre içinde ayrı bir ortamın oluşmasını sağlar.
  • Endoplazmik retikulumda lipid, protein ve kompleks karbonhidratların sentezi yapılır.
  • Olgun alyuvar ve trombositler dışında ökaryotik hücrelerde bulunur.
  • Endoplazmik retikulum hücredeki toplam membranların yarısından fazlasını oluşturur.
  • İki tipi vardır granüllü endoplazmik retikulum ve granülsüz endoplazmik retikulum.



Granüllü endoplazmik retikulum

  • Protein sentezinin yapıldığı yerdir ve üretilen proteinler golgi , lizozom ve peroksiozoma gönderilir.
  • Yassılaşmış kesecikler içerir buna sisterna denir.


Granülsüz endoplazmik retikulum

  • Steroid yapıda olan hormonların sentezi ypılır.
  • Karaciğerde safra üretimi ve kolesterol sentezini gerçekleştirir.
  • Sarkoplazmik retikulumda kalsiyum depolar.
  • Granülsüz endoplamik retikulum tüplerden oluşan ağ şeklindedir.




golgi

  • Golgi kompleksinin fonksiyonu endoplazmik retikulumda sentezlenen maddelere son şeklini vermek ve bu maddeleri bir membranla çevrelemektir. Hücre zarının yenilenmesi ve yüzeyinin genişletilmesi golgi tarafından gerçekleştirilir. Glikoproteinlerin sentezi golgi organelinde gerçekleşir.
  • Üç farklı kısımdan oluşur; Yassı kesecikler, salgı granülleri ve vakuoller. Bu yapıların hepsine birlikte diktiyozom denir.
  • Alyuvar hücrelerinde golgi bulunmaz.

 



Lizozom

  • Hücre içi sindirim ve savunma görevini gerçekleştirir. Hücre içi sindiriminde 40 civarında enzim içerirler
  • Büyük besin maddeleri , bakteri, virüs, bozulmuş maddeleri sindirir.
  • Hücre öldüğü zaman, lizozomların içindeki enzimler sitoplazma içine dağılır ve hücre bu enzim tarafından kendi kendini parçalar.
  • Lizozom membranı lizozomun hücreyi tümüyle sindirmesini önler ve lizozom organelinin optimal pH 5 civarıdır. 
  • Lizozomlarda ATP hidrolizi ile çalışan H+ pompası vardır. Bu sayede lizozomun pH’ı düşük tutularak enzimlerin etkin hale geçmesi önlenir.



Peroksizom

  • Peroksizom membranında proteinler ve peroksidaz enzimleri vardır. 
  • Karaciğerdeki peroksizomların görevi detoksifikasyondur.
  • Detoksifikasyon zararlı maddeyi zararsız hale getirme işlemidir.


Mitekondri

  • Çift zarlı organeldir. Hücre içindeki sayısı farklılık gösterebilir . 
  • Mitekondri organelinin içinde kendine özgü DNA ve ribozom molekülleri bulunur.
  • Hücre için gerekli olan ATP molekülünü sentezler.
  • Steroit hormonunu sentezler.
  • Hücre içindeki kalsiyumun deponmasını sağlar.
  • Hücre apoptozunu başlatarak hücrenin ölümüne karar veren organeldir.



silia ve flagella

  • Silia bazı hücre tiplerinin yüzeylerinden uzanan küçük, kıl benzeri organellerdir. Solunum yollarını döşeyen hücreler silialı hücrelerdir ve bu hücreler solunumla giren kir parçalarını yakalarlar ve Akciğerlerden gelen balgamı dışarı atarlar. 
  • İnsan sperm hücresi de kamçı şeklinde ince bir kuyruğa sahiptir buna flagel denir ve sperm hücresi bu kuyruğu hareket için kullanır.


4. Çekirdek

Görevi hücrede enerji meydana getiren reaksiyonları düzenlemek, hücre içi olayları idare etmek ve bölünerek çoğalmayı sağlamaktır. 

  • Hücrenin merkezinde bulunan, büyük ve yuvarlak bir organeldir. 
  • Çift katlı bir membranla sarılmıştır, bu membranda çok sayıda büyük porlar bulunur. 
  • Nukleus nukleoplazma adı verilen ve diğer yapıların askıda bulunduğu bir sıvı içerir. 
  • Çekirdeğin içini dolduran esas madde DNA ve protein molekülleridir. 
  • DNA kromozom içinde protein molekülleri ile birlikte organize olmuştur.
  • İnsanda 46 adet (23 çift) kromozom bulunur.



Hücre çekirdeğinde bulunan yapılar;
  • nükleer zar
  • nükleer por
  • nükleer plazma - nucleoplasma
  • nucleolus
  • kromozom - kromatin iplik

nükleer plazma 

  • Nükleer plazma, bir hücrenin çekirdeği (nükleus) ve çevresindeki hücre içi sıvıların tamamını kapsayan bölgedir. Hücrenin çekirdeği, genetik materyali olan DNA'nın bulunduğu önemli bir yapıdır ve hücrenin büyümesi, bölünmesi ve genetik bilginin düzenlenmesi için hayati öneme sahiptir.
  • Nükleer plazma, hücre içindeki diğer organeller ve hücre içi sıvılarla birlikte, hücrenin işlevlerini ve metabolik süreçlerini düzenleyen temel bir yapıdır. Bu alanda çeşitli enzimler ve proteinler bulunur ve genetik materyalin düzenli bir şekilde işlenmesini ve ekspresyonunu sağlar. Nükleer plazma aynı zamanda hücre içindeki moleküler alışverişi kolaylaştırır ve hücre içi reaksiyonların düzenlenmesine katkıda bulunur.
  • Nükleer plazma, hücrenin genetik materyalinin bulunduğu çekirdek ve çevresindeki çeşitli moleküler yapıları içeren önemli bir bölgedir. Hücrenin yaşamsal süreçlerini düzenleyen ve genetik materyali kontrol eden merkezi bir rol oynar.

kromozom 

  • Kromozomlar, hücrelerimizin çekirdeğinde bulunan ve genetik materyali taşıyan yapısal bileşenlerdir. Genler, organizmaların kalıtımı ve genetik özellikleri üzerinde belirleyici bir rol oynarlar. Kromozomlar, bu genleri taşıyan ve hücre bölünmesi sırasında genetik materyalin düzenli bir şekilde dağılmasını sağlayan yapılar olarak görev yapar.
  • Kromozomlar, organizmaların yapılarını ve işlevlerini belirleyen genetik materyali taşıyan önemli yapısal bileşenlerdir. Bu nedenle, kromozomlar, canlıların kalıtımını ve genetik çeşitliliğini sağlamada hayati bir rol oynarlar.

Kromozomların temel işlevleri şunlardır:
  1. Gen Taşıma: Kromozomlar, organizmaların tüm genetik bilgisini içeren DNA moleküllerini taşır. DNA molekülleri, genler olarak adlandırılan bilgileri içerir ve organizmanın yapılarını ve işlevlerini yönlendirir.
  2. Hücre Bölünmesi: Kromozomlar, hücrenin bölünmesi sırasında önemli bir rol oynar. Hücre bölünmesi, mitoz ve mayoz olmak üzere iki temel türde gerçekleşir. Mitoz sırasında, kromozomlar kopyalanır ve iki yeni hücreye eşit olarak dağıtılır. Mayoz sırasında ise, özel bir süreçle eşey hücreleri oluşur ve kromozomlar bu süreçte çaprazlanır ve genetik çeşitliliği sağlar.

DNA

  • DNA (Deoksiribonükleik Asit), canlı organizmaların genetik materyalini taşıyan temel moleküldür. Bu molekül, canlıların kalıtımını sağlayan bilgiyi kodlar ve hücrelerin yapı ve işlevlerini yönlendirir. DNA, genetik bilginin nesilden nesile aktarılmasını sağlayan temel moleküler yapıdır.

DNA'nın Yapısında Neler Bulunur:

  1. Nükleotidler: DNA, nükleotid adı verilen yapı taşlarından oluşur. Bir nükleotid, üç temel bileşenden oluşur: bir fosfat grup, bir deoksiriboz şeker ve bir azotlu baz. Azotlu bazlar, adenin (A), timin (T), guanin (G) ve sitozin (C) olmak üzere dört farklı türde bulunur.
  2. İkili Sarmal (Çift Sarmal): DNA, çift sarmal olarak adlandırılan iki uzun zincirin sarılmasıyla oluşur. Bu sarmal, iki zinciri birbirine bağlayan hidrojen bağları ve azotlu bazlar arasındaki baz eşleşmeleriyle stabil hale getirilir.
  3. Genler: DNA, genler olarak adlandırılan özel dizileri içerir. Her gen, hücrede belirli bir proteinin yapılmasını yönlendiren bir genetik talimat setini temsil eder.

  • DNA'nın yapısındaki nükleotidler ve baz eşleşmeleri, genetik bilginin düzenlenmesi ve aktarılmasında kritik bir rol oynar. İkili sarmal yapısı, genetik materyalin stabilize edilmesini sağlar ve genlerin düzenlenmesini kolaylaştırır. DNA, canlı organizmaların kalıtımının temel taşıdır ve hayati öneme sahiptir.