Sindirim sistemi fizyolojisi

 1. Sindirim sistemi

Sindirim sistemi ağızda başlar anüste son bulur. Sindirim olayı ise ağızda başlar ve ince bağırsakta son bulur. Kalın bağırsak ve anüste sindirim olayı gerçekleşmez.

Sindirim sisteminin temel görevi besin maddelerinin emilimini gerçekleştirmektir.

Sindirim sistemi; esas organlar, yardımcı organlar ve salgı bezlerinin birleşmesi ile oluşur.


a. sindirim sistemi yolu

  • Ağız
  • Farinks
  • Özafagus
  • Mide
  • İnce bağırsak
  • Kalın bağırsak
  • Anüs

Sindirim sistemi boyunca peristaltik kasılmalar ve gevşemeler besin maddelerinin kanal boyunca iletimini sağlar. Bu iletim gerçekleşirken bazı maddeler depolanır bazı maddeler ise vücuttan uzaklaştırılır.

 

Sindirim sistemi ile besin maddeleri moleküler düzeylere parçalanırlar. Dolaşım sistemi ise bu molekülleri dokulara taşıma görevini yerine getirir.

Sindirim kanalında meydana gelen olaylar molalite, sekresyon, absorbsiyon ve sindirimdir. Bu olaylar aynı zamanda sindirimin ana fonksiyonlarıdır.



Sindirim : Besinlerin kimyasal olarak parçalara ayrılmasıdır.

Molalite : Sindirim sisteminde kasların kasılması ve besinlerin küçük parçalara ayrılmasını sağlayan kas faaliyetleridir.

Sekresyon : Sindirim sisteminde yer alan sulu salgıların salgılanmasıdır.

Absorbsiyon (emilim) : Küçük moleküllerin ince bağırsakta emilip kılcal damara veya lenf damarına geçmesidir.


b. Sindirim sistemini oluşturan tabakalar

Sindirim sistemi içten dışa doğru mukoza, submukoza, müskülaris eksterna ve serozadır.

  1. Mukoza : Bağırsağın en dış tabakasıdır ve 3 bölümden oluşur, bunlar içten dışa doğru şöyledir :
    1. Epitel : En içte bulunan tabakadır ve tek hücreli tabakadır.
    2. Lamina propria : Salgı bezi, lenf damarı ve sinir dokusu içeren katmandır.
    3. Muskularis mukoza : İnce düz kas tabakasıdır.
  2. Submukoza : Sinir ağı , kolajen lif ve elastik lif içeren , mukoza tabakasına göre daha kalın olan tabakadır.
  3. muskularis eksterna : Düz kaslardan oluşan tabakadır.
  4. seroza : En dış katmandır.

 


c. Enterik sinir sistemi

Sindirim sistemi başlangıc ve bitiş kısmı istemli olarak çalışır. Kalan kısımlar ise istemsiz olarak çalışmaktadır. Bağırsaklar kendi sinir sistemine sahiptir ve buna enterik sinir sistemi denir.

Enterik sinir sistemi otonom sinir sistemi ile birlikte çalışmaktadır. Enterik sinir sistemi duyular ve refleksler ile de çalışmaktadır. 

Bağırsak faaliyetleri enterik sinir sistemi ile daha çok alakalı olduğu için beyinden bağımsız çalışır. Bu yüzden bağırsaklara ikinci beyin denilmektedir.


d. Sindirim sisteminde yer alan hormonlar

  1. Endokrin, parokrin ve nörokrin.
  2. Sekretin : Duedenumda S hücrelerinde üretilir. Karaciğer ve pankreas salgılarını artırır, mide asit seviyesini azaltır.
  3. Kolesistokinin : İnce bağırsakta I hücreleri tarafından üretilir. Midenin boşalmasını engeller ve safra kesesinin kasılnasına neden olur. 
  4. Gastrin : Mide tarafından üretilir ve mide çalışmasını hızkandırır. Midede G hücreleri tarafından üretilir.
  5. Somatostatin : Gastrin salgısının azalmasına yani mide asidinin azalmasına neden olur.



Ağız 

Besinlerin vücuda girdiği ilk yerdir ve besinler burada hem kimyasal hem de mekanik sindirime uğrar. 

Besinlerin ince bağırsakta emilimini sağlamak için önce küçük parçalara ayrılması gerekir. Ağızda bulunan dişer mekanik sindirimi gerçekleştirir. 

Ağızda kimyasal sindirim de gerçekleşir. Bunun gerçekleşmesi tükürük bezlerinden salgılanan enzimler ile gerçekleşir.


dişler 

İnsan ağız yapısı, farklı tipte dişlerden oluşur ve her bir dişin belirli bir görevi vardır. İnsanda toplamda 32 diş bulunur ve bu dişler farklı çeşitlerde gruplandırılır. İşte insanda bulunan diş türleri ve sayıları:

  • Kesici Dişler (Ön Dişler):
    • Kesici Dişler (Kanin): İki çene üzerinde her bir çenede dört adet bulunur. Toplamda 8 kesici diş vardır. İşlevleri, yiyecekleri kesmek ve yırtmaktır.
  • Köpek Dişleri (Premolarlar):
    • Köpek Dişleri (Premolar): İki çene üzerinde her bir çenede dört adet bulunur. Toplamda 8 köpek dişi vardır. Yiyecekleri kavramak, yırtmak ve öğütmek için kullanılır.
  • Azı Dişler (Molarlar):
    • Azı Dişleri (Molar): İki çene üzerinde her bir çenede altı adet bulunur. Üst ve alt çenede toplamda 12 azı dişi vardır. Yiyecekleri öğütmek için kullanılırlar.
  • Yirmi Yaş Dişleri (Büyük Azılar):
    • Yirmi Yaş Dişleri (Büyük Azı): İki çene üzerinde her bir çenede dört adet bulunur. Toplamda 8 yirmi yaş dişi vardır. Genellikle ergenlik döneminden sonra sürerler ve bazen çene yapısı nedeniyle çıkamayabilirler. Bu nedenle çekilmeleri gerekebilir.

Toplamda 32 diş, insan ağız yapısını oluşturur, ancak bazı insanlarda yirmi yaş dişleri eksik olabilir veya bazı dişler eksik veya fazla olabilir. Bu dişler, yiyecekleri çiğneme, sindirime yardımcı olma ve konuşma gibi işlevlerde önemli bir rol oynarlar. Diş sağlığı, genel sağlık için de kritik bir öneme sahiptir, bu nedenle düzenli diş bakımı önemlidir.


Dil 

Dil, vücudumuzda çeşitli önemli görevleri yerine getiren bir organdır. Dilin başlıca görevleri şunlardır:

  • Yiyecekleri Çiğneme ve Sindirme: Dil, yiyeceklerin ağız içinde çiğnenmesine yardımcı olur ve aynı zamanda yiyecek parçalarını ağız içinde düzenler. Bu, yiyecekleri daha kolay yutulabilir hale getirir ve sindirim sürecine hazırlar.
  • Konuşma: Dil, seslerin oluşturulmasında ve konuşma dilinin oluşturulmasında önemli bir rol oynar. Dilin hareketleri ve pozisyonları, seslerin doğru bir şekilde oluşturulmasını sağlar.
  • Tat Alma: Dil, tat alma duyusunun merkezi bir rolünü üstlenir. Tat tomurcukları olarak bilinen özel hücreler, dili kaplar ve farklı tatları algılar. Tat alma, yiyeceklerin lezzetini ve kalitesini değerlendirmemize yardımcı olur.

Dilin yüzeyi, tat alma işlevini yerine getiren papillalar adı verilen çıkıntılarla kaplıdır. İnsanlar genellikle beş farklı tattan haberdar olurlar:

  • Acı,
  • Ekşi,
  • Tuzlu,
  • Tatlı,
  • Umami.

Bu beş farklı tat, dilin yüzeyindeki tat tomurcukları aracılığıyla algılanır ve beynimize iletilir. Bu algılar, yiyeceklerin lezzetini ve kalitesini değerlendirmemize yardımcı olur ve yiyecek seçimlerimizi etkiler.


Tükürük bezleri : 

Ağızda 3 çift tükürük bezi bulunmaktadır, bunlar:

  1. Paratoid : Kulağın önünde ve altında bulunur.
  2. Submandibular : Mandibulanın altında bulunur.
  3. Sublingual: Dilin altında bulunur.

Bu bezler ürettiği tükürüğü ağız boşluğuna boşaltırlar ve ağızda kimyasal sindirimi başlatırlar. 


a. Tükürük içinde bulunan bileşenler

  • Protein
  • Antikor (savunma)
  • Amilaz enzimi ( karbonhidrat sindirimi başlatır)
  • Tuz
  • Su
  • Farinks , Larinks ve Özafagus = yutkunma

 

Yutma istemli başlar ve istemsiz devam eder.

Ağızdan özafagusa olan kısma farinks denir. Özafagus ise farinksten mideye kadan oluşan tüp kanaldır.  Özafagus uzunluğu 25 cm'dir.

Özafagus üst ve alt kısmında sfinkter bulunur. Üst kısmında hava geçişini, alt kısmında ise mide içinde bulunan maddelerin özafagusa geçişini engeller. Özafagusta besin maddeleri peristaltik hareket ile ilerler. Özafagusun büyük kısmı düz kas olduğu için istemsiz çalışır. Larinks solunum yoludur ve yutkunma sırasında kapanır.

Yutkunma 3 evrede gerçekleşir, bunlar:

  1. İstemli evre : Yutkunmayı başlatır.
  2. Farinks evresi : Besinin farinksten özafagusa geçişini sağlar, istemsizdir.
  3. Özafagus evresi : Besinlerin mideye iletimi sağlar, istemsizdir.

Yutkunma sırasında glottis hava yolunu kapatır ve soluk alma durur.


Mide 

  • Besinlerin ince bağırsağın kısmı duedenuma geçene kadar geçici olarak depolandığı aynı zamanda hem kimyasal hem fiziksel sindirimin gerçekleştiği sindirim bölümüdür. Mide içeriğinde bulunan maddeye kimus denir. 
  • Kimus yarı kremsi ve yarı sıvı halde bulunan mide içeriğidir.
  • Mide içeriğinin hızlı bir şekilde duedenma geçmesine dumping sendromu denilir.



a. Mide bölümleri

Mide 4 adet bölümden oluşur, bunlar:

  • Kardia
  • Fundus
  • Gövde
  • Pilorik bölge


Mide 1,5 litre içeriği depolayabilir.

Mide yapısında bulunan bezler besinin yüzeye temas etmesiyle çalışır ve salgısını boşaltır. Midede peristaltik hareketler ile kimus gövdeden antruma doğru ilerler. Şiddetlenen peristaltik hareketler kimusun iyice karışmasına ve besin maddelerinin pilora, pilordan duedenuma geçişini sağlar.

Midede peristaltik kasılmaların yanı sıra birde açlık kasılmaları bulunmaktadır. Açlık kasılmaları genç insanlarda daha şiddetlidir ve kan şekeri düşmesi durumunda artmaktadır.

Pilor sfinkterin gevşemesi ile kimus pilordan duedenuma geçer. Gastrin hormonu midenin boşalmasında etkilidir.


b. Mide sıvısı bileşenleri

  • Organik maddeler
    • Pepsin
    • Rennin
    • Mukus
    • Gastrik jelatinaz
    • Gastrik üreaz
    • Gastrik lipaz
  • İnorganik maddeler
    • Hidroklorik asit
    • Kalsiyum
    • Sodyum
    • Potasyum
    • Bikarbonat
    • Klorür
    • Fosfat
    • Sülfat

  


  • HCl - Hidroklorik asit : Pepsinojen aktivitesi için gereklidir.
  • Pepsinojen : Proteinlerin sindirimini sağlar.
  • Mukus : Mukozayı HCl etkisinden korur.
  • Lipaz
  • İnterensek faktör : İleumdan B12 vitamini emilimini sağlar.


c. Mide öz suyunun üretimini etkileyenler

  1. Beyin : açlık, çiğneme veya yutkunma gibi durumlarda en uzun kranial sinir olan vagus siniri ile mide sıvısının yaklaşık %20’si üretilir.
  2. Mide ile temas: besinler mide ile temas ettiklerinde gerçekleşir ve mide öz suyunun büyük çoğunluğu (yaklaşık %70) bu sırada gerçekleşir.
  3. Deuedenum : kimüs duedenuma geçtiğinde bile mide öz suyunun yaklaşık %10’u üretilir.


İnce bağırsak

Midede bekleyen kimus daha sonra ince bağırsağa geçer. Kimus peristaltik kasılmalar ile yavaş bir şekilde ilerler.

İnce bağırsak 3 bölümden oluşmaktadır ve çalışması hormonlar ve sinirler ile kontrol edilmektedir. Gastrin , serotonin ve insülin ince bağırsak faaliyetini artırır. Sekretin ve glukagon ince bağırsak faaliyetini azaltır.


İnce bağırsağın duvar yapısı, dört ana tabakadan oluşur:

  • Mukoza: İç yüzeyi kaplayan tabakadır ve villus adı verilen parmak benzeri uzantıları içerir. Mukozanın yüzey alanını artırarak besin emilimini artırır.
  • Submukoza: Mukozayı destekleyen bir bağ doku tabakasıdır.
  • Musküleris: Mukoza ve submukoza arasında yer alır ve bağırsağın kas hareketlerinden sorumlu olan düz kas tabakasıdır.
  • Serosa: Bağırsak duvarını dışarıdan kaplayan koruyucu bir zar tabakasıdır.

İnce bağırsak, besin maddelerinin emildiği ve dolaşıma geçtiği yer olduğu için sindirim sisteminin kritik bir bölümünü temsil eder. Mukozanın villus ve mikrovillus yapısı, emilimi kolaylaştırır ve vücuda besin maddelerinin geçişini optimize eder. Bu şekilde ince bağırsak, besinlerin enerjiye dönüşmesini ve vücudun ihtiyaç duyduğu besin maddelerini sağlar.



a. İnce bağırsak fonksiyonu

1. Sindirim ve emilim.

Sindirim enzim faliyetleri ile gerçekleşir. Emilim olayı villuslarda ve villuslar içinde yer alan mikrovilluslarda gerçekleşir. Mikrovilluslar emilim yüzeyini oldukça fazla artırmaktadır.

b. İnce bağırsak enzimleri

  1. Enterokinazlar : Pankreas enzimi olan ve aktif olmayan tripsinojeni tripsine çevirerek aktifleştirir.
  2. Disakkaridazlar :  Sükraz, maltaz ve laktaz sindirimi tamamlanır.
  3. Aminopeptidazlar : Protein sindirimine yardım eder.

Sekretin ve kolesistokinin ince bağırsaktan salgılanan hormondur.

c. İnce bağırsak bölümleri

  1. Duodenum : İnce bağırsağun başlangıç kısmıdır. 25 cm uzunluğundadır. Pankreas ve safra kesesinden gelen enzimleri kimus ile birleştirir.
  2. Jejenum : Kıvrım ve villus içermektedir. Sindirim ve emilim gerçekleşir.
  3. Ileum : İnce bağırsağın en uzun kısmıdır. Emilim büyük ölçüde burada gerçekleşir.

İnce bağırsağın son kısmında yer alan ileoçekal kapakçığı içeriğin ince bağırsağa geri almasını engeller.


Kalın bağırsak

Sindirimi tamamlanmış olan kimus kalın bağırsağa geçer.

Kalın bağırsak tuz ve suyun emilmesini sağlar.


a. Kalın bağırsak görevleri

  1. Tuz ve suyum emilimi.
  2. Bakteri aktivitesi ile B ve K sentezini sağlama.

Sindirim son ürünü fecestir ve içerisinde yağ, safra piğmentleri, nitrojen ve sindirilmeyen gıdalar içerir.


b. Kalın bağırsak bölümleri

  1. Çekum
  2. Ascending kolon - çıkan kolon
  3. Transvers kolon
  4. Descending kolon - inen kolon 
  5. Sigmoid kolon

 

Sindirime yardımcı organlar

1- Pankreas : 

Lipaz , amilaz ve proteolitik enzimleri ( tripsinojen, kimotripsinojen ve prokarboksipepsidaz) üretimini sağlar.




Besinlerin sindirime başladıkları ve sindirimin tamamlandığı yerler




2- Karaciğer 

  • Karaciğer, vücudumuzun en büyük organıdır. Vücut ağırlığının yaklaşık %2,5'ini oluşturur.
  • Karaciğer, dört lobu vardır. Loblar, daha küçük yapılar olan lobüllere ayrılır.
  • Karaciğer, hepatositler adı verilen hücrelerden oluşur. Hepatositler, karaciğerin tüm işlevlerini yerine getiren hücrelerdir.
  • Hepatik arter ve hepatik portal ven karaciğere girer, hepatik ben ve safra kanalı karaciğerden çıkar.
  • Karaciğer, karın boşluğunun sağ üst kısmında, diyaframın hemen altında bulunur.
  • Safra kanalları safra ile birleşir ve ortaya safra sıvısı çıkar.

Karaciğer görevleri

  1. Molekül sentezi ve molekül parçalanmasını gerçekleştirmek.
  2. Vücut ısısını ayarlamak.
  3. Yağ, protein ve karbonhidrat metabolizmasını düzenlemek.
  4. Fazla amino asidi üreye çevirmek.
  5. Vitamin ve mineral depolanması.
  6. Safra sentezi ve salgılanması.
  7. İlaçların zehirli etkilerini azaltmak.

portal ven

  • Portal ven, sindirim sisteminden gelen kanı karaciğere taşıyan ana toplardamardır. Mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, pankreas ve safra kesesi gibi organlardan gelen kanı karaciğere taşır.
  • Portal ven, yaklaşık 10 cm uzunluğundadır.
  • Portal ven, yaklaşık 3 cm çapındadır.
  • Portal ven, sindirim sisteminden gelen kanı karaciğerin alt kısmına taşır.
  • Portal ven, karaciğerin işlevleri için gerekli besin maddeleri, hormonlar ve toksinleri taşır.
  • Portal ven, vücudumuzun önemli damarlarından biridir. Portal venle ilgili herhangi bir sorun, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Portal ven, karaciğerin alt kısmında, diyaframın hemen altında bulunur. Portal ven, üç ana kola ayrılır:

  • Sağ portal ven: Karaciğerin sağ lobundan gelen kanı taşır.
  • Sol portal ven: Karaciğerin sol lobundan gelen kanı taşır.
  • Sağ orta portal ven: Karaciğerin sağ orta lobundan gelen kanı taşır.

Portal ven, karaciğerin işlevleri için önemlidir. Karaciğere besin maddeleri, hormonlar ve toksinler taşır. Karaciğer, bu maddeleri metabolize eder, depolar veya vücuttan uzaklaştırır.

Portal ven, aşağıdaki hastalıklarda etkilenebilir:

  • Portal hipertansiyon: Portal venin içinde kan basıncının artmasıdır. Portal hipertansiyon, karaciğer hasarı, siroz ve bazı enfeksiyonlar nedeniyle ortaya çıkabilir.
  • Portal ven trombozu: Portal venin içinde kan pıhtısı oluşmasıdır. Portal ven trombozu, karaciğer hasarı, siroz ve bazı enfeksiyonlar nedeniyle ortaya çıkabilir.

Portal ven, sindirim sisteminin işlevleri için önemli bir damardır. Portal venle ilgili herhangi bir sorun, sindirim sisteminin işlevlerini etkileyebilir.


Hepatik ven

Hepatik ven, karaciğerden çıkan ana kan damarıdır. Karaciğerden çıkan kanı kalbe taşır. Hepatik ven, karaciğerin alt kısmında, diyaframın hemen altında bulunur.

Hepatik ven, üç ana kola ayrılır:

  • Sağ hepatik ven: Karaciğerin sağ lobundan çıkan kanı taşır.
  • Sol hepatik ven: Karaciğerin sol lobundan çıkan kanı taşır.
  • Sağ orta hepatik ven: Karaciğerin sağ orta lobundan çıkan kanı taşır.

Hepatik ven, portal ven ve hepatik arterden gelen kanı taşır. Portal ven, sindirim sisteminden gelen kanı karaciğere taşır. Hepatik arter, oksijeni karaciğere taşır.

Hepatik ven, karaciğerin işlevleri için önemlidir. Karaciğerden çıkan kanı kalbe taşıyarak, karaciğerin ürettiği atıkları ve toksinleri vücuttan uzaklaştırır.

Hepatik ven, aşağıdaki hastalıklarda etkilenebilir:

  • Portal hipertansiyon: Portal venin içinde kan basıncının artmasıdır. Portal hipertansiyon, karaciğer hasarı, siroz ve bazı enfeksiyonlar nedeniyle ortaya çıkabilir.
  • Tıkanma sarılığı: Hepatik venin tıkanması nedeniyle safranın vücuttan atılmasının zorlaşmasıdır. Tıkanma sarılığı, karaciğer kanseri, pankreas kanseri ve bazı enfeksiyonlar nedeniyle ortaya çıkabilir.
  • Tromboz: Hepatik venin içinde kan pıhtısı oluşmasıdır. Hepatik ven trombozu, karaciğer hasarı, siroz ve bazı enfeksiyonlar nedeniyle ortaya çıkabilir.

Hepatik ven, karaciğerin işlevleri için önemli bir damardır. Hepatik venle ilgili herhangi bir sorun, karaciğerin işlevlerini etkileyebilir.


3 - Safra kesesi - vesica billiaris

Safra kesesi, karaciğerin alt kısmında bulunan, armut biçiminde bir organdır. Safra kesesinin başlıca görevi, karaciğerde üretilen safrayı depolamak ve yoğunlaştırmaktır. Safra, yağların sindirimi için gerekli olan bir sıvıdır.

Safra kesesinin görevleri şunlardır:

  • Karaciğerde üretilen safrayı depolamak: Safra, karaciğerde sürekli olarak üretilir. Ancak, safranın tamamı hemen bağırsağa gönderilmez. Safra kesesi, safrayı depolayarak ihtiyacın olduğunda bağırsağa gönderir.
  • Safraya konsantrasyon kazandırmak: Safra, karaciğerden çıktığında oldukça sıvı bir yapıdadır. Safra kesesi, safrayı depolayarak ve yoğunlaştırarak ona konsantrasyon kazandırır. Bu sayede safra, bağırsağa daha az miktarda gönderilir ve daha etkili bir şekilde kullanılır.
  • Yağların sindirimine yardımcı olmak: Safra, yağların parçalanmasına yardımcı olan safra asitleri içerir. Safra kesesi, safrayı bağırsağa göndererek yağların sindirimine yardımcı olur.

Safra kesesi olmadan da yaşam mümkündür. Ancak, safra kesesi olmadan yağların sindirimi daha zor olabilir. Bu nedenle, safra kesesi ameliyatı geçiren kişilerin yağ bakımından zengin yiyeceklerden kaçınması tavsiye edilir.

kolesistektomi

Kolesistektomi, safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Safra kesesi, karaciğerin alt kısmında bulunan, armut biçiminde bir organdır. Safra kesesinin başlıca görevi, karaciğerde üretilen safrayı depolamak ve yoğunlaştırmaktır. Safra, yağların sindirimi için gerekli olan bir sıvıdır.

Kolesistektomi, aşağıdaki durumlarda gerekebilir:

  • Safra kesesi taşları: Safra kesesi taşları, safra kesesinin içinde oluşan katı oluşumlardır. Safra kesesi taşları, ağrı, bulantı, kusma ve ishal gibi belirtilere neden olabilir.
  • Kolesistit: Kolesistit, safra kesesinin iltihaplanmasıdır. Kolesistit, safra kesesi taşları, enfeksiyon veya diğer faktörler nedeniyle ortaya çıkabilir.
  • Safra kesesi kanseri: Safra kesesi kanseri, safra kesesinin nadir görülen bir kanser türüdür.

Kolesistektomi, genellikle laparoskopik yöntemle yapılır. Laparoskopik kolesistektomi, karın duvarına yapılan birkaç küçük kesiden küçük aletler ve bir kamera kullanılarak yapılan bir ameliyattır. Açık kolesistektomi, karın duvarında daha büyük bir kesi yapılarak yapılan bir ameliyattır.


Lenf sistemi

Lenf sistemi, vücutta dolaşan lenf sıvısı, lenf bezleri, lenf damarları, lenfoid dokular ve lenfositler gibi unsurlardan oluşan bir dolaşım sistemidir. İşte lenf sisteminin ana unsurları:

  • Lenf Sıvısı: Lenf sistemi, hücreler arası boşluğu dolduran ve kan plazması benzeri bir sıvı olan lenf ile çalışır. Lenf, hücrelerin atıklarını taşır, besin maddelerini taşır ve bağışıklık sistemi için önemli bir rol oynar.
  • Lenf Damarları: Lenf sıvısı, lenf damarları adı verilen ince damarlar aracılığıyla taşınır. Bu damarlar, arterler ve venler gibi vücut boyunca uzanır ve lenf sıvısını lenf bezlerine ve dolaşım sistemine geri taşır.
  • Lenf Bezleri: Lenf bezleri, lenf sisteminin ana organlarından biridir. Vücutta farklı bölgelerde bulunurlar ve lenfositlerin üretildiği ve depolandığı yerlerdir. Lenf bezleri, patojenlerin ve yabancı maddelerin temizlendiği ve bağışıklık sistemi yanıtlarının üretildiği önemli bir rol oynarlar.
  • Lenfoid Dokular: Lenfoid dokular, lenfositlerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerdir. Bunlar, bademcikler, dalak, tonsiller (bademcikler gibi küçük yapılar), lenfoid hücrelerin yoğun olduğu mukozalarda bulunan Peyer plağında ve diğer bölgelerde bulunabilir.
  • Lenfositler: Lenf sisteminin en önemli hücreleri lenfositlerdir. Lenfositler, bağışıklık sisteminin temel hücreleri olarak görev yaparlar. Bağışıklık sisteminin işleyişinde önemli bir rol oynarlar, patojenlere karşı savaşır ve antikorlar gibi bağışıklık yanıtlarını üretirler.

Lenf sıvısı, dokular arasındaki hücreler arasındaki boşluklarda bulunan interstisyel sıvıdan türetilir. Lenf sıvısının oluşumu ve dolaşımı şu şekilde gerçekleşir:

Lenf sistemi, vücudu enfeksiyonlara karşı korumak ve hücresel atıkları temizlemek gibi önemli görevleri yerine getirir. Bu sistem, bağışıklık sistemiyle yakından ilişkilidir ve vücuttaki dengeyi korumada kritik bir rol oynar.

İnsan vücudundaki lenfatik dokular

lenfositlerin yoğun olarak bulunduğu ve bağışıklık sistemi ile ilgili işlevlerin gerçekleştiği özel bölgelerdir. İşte insan vücudundaki bazı önemli lenfatik dokular:

  • Bademcikler (Tonsiller): Bademcikler, ağız ve boğazda bulunan lenfatik dokulardır. Bademcikler, vücudu solunum yolu enfeksiyonlarına karşı korumada önemli bir rol oynarlar. İnsanlar genellikle palatine tonsiller (bademcikler), lingual tonsiller (dil kökündeki tonsiller) ve farengeal tonsiller (yutakta bulunan tonsiller) olarak bilinen üç çift bademciğe sahiptirler.
  • Dalak (Splen): Dalak, karın boşluğunun sol üst tarafında bulunan büyük bir lenfatik organdır. Dalak, kanın temizlendiği ve atık kan hücrelerinin yok edildiği bir yer olarak görev yapar. Ayrıca bağışıklık sistemi yanıtlarının düzenlenmesine katkıda bulunur.
  • Lenf Bezleri: Lenf bezleri, lenf sisteminin ana yapı taşlarıdır. Vücudun farklı bölgelerinde bulunurlar ve lenfositlerin üretildiği, depolandığı ve patojenlerin temizlendiği yerlerdir. Lenf bezleri, lenf sisteminin merkezi bileşenlerindendir ve bağışıklık sisteminin işleyişine katkı sağlarlar. insan vücudunda bulunan lenf bezleri şunlardır;
    • Boyun lenf bezi,
    • Koltuk altı lenf bezi,
    • İnguinal lenf bezi,
    • Meme lenf bezi,
    • Karın lenf bezi,
    • Dalak,
    • Akciğer lenf bezleri,
    • Bademcikler (Tonsiller),
    • Mesane lenf bezleri
    • Mide ve Bağırsak lenf bezleri
  • Peyer Plakları: Peyer plakları, bağırsakların mukozal yüzeyinde bulunan lenfatik dokuların bir türüdür. Bağırsaklarda sindirilen gıdalardan kaynaklanan potansiyel tehditlere karşı bağışıklık yanıtlarının üretilmesine yardımcı olurlar.
  • İlerleyen Lenfoid Dokular: Lenfatik dokular, vücudun çeşitli bölgelerinde bulunabilir ve çeşitli adlarla anılabilir. Örneğin, apandiks (kör bağırsak) ve lenfoid foliküller gibi çeşitli lenfoid dokular, bağışıklık sistemi ile ilişkilendirilen bölgelerdir.

Bu lenfatik dokular, vücudun bağışıklık sistemini destekler ve enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. Ayrıca, lenfositlerin üretildiği ve bağışıklık yanıtlarının düzenlendiği bölgeler olarak önemli bir rol oynarlar.